bir şair vardı, öğretmen

16 Ağustos 2024

AMASYA AŞKI



Dünkü yazımdan sonra bir kez daha anladım ki,
özellikle sayfa dostlarım Amasya sohbetini seviyor.
Yalnız gurbettekiler değil Amasya’yı doya doya yaşayanlar da
memleket yazılarıma ilgi gösteriyor.
Elbette yazıları kaleme alan bir kişi olarak hoş bir duygu.
Ancak aldığım tüm iltifatlar ne beni yazar sınıfına sokar,
ne de havaya…
Aklı başında olan herkes ne olup olmadığını bilir…
Dolayısıyla haddini bilmek de bir erdemdir diye düşünüyorum.
Lâkin adını soyadını koyalım hakikaten Amasya üzerine yazı
döktürmek apayrı bir keyif.
Çünkü binlerce yıllık tarih, onlarca uygarlık her kente nasip olmaz.
Diyelim ki geçmiş geçmişte kaldı, günümüze bakalım.
Eyvallah!
Doğduğum toprakların son üç çeyrek yüzyıllık serüvenini biliyorum.
Maydanozun Aziz amca, meyhaneci Selim Süer, Banyolu Mustafa,
Saatçi Hafız, tornacı Yervand usta, fanilacı Gülizar abla, toptancı
Taşdemir kardeşler, matbaacı Nimet abla, fotoğrafçı Mustafa abi,
efsane müdür Şerafettin Erdem, camcı Rasim, Bilgili ailesi, Kitapçı
sülalesi ve daha niceleri…
Hepsi komşumdu.
Evimizin alt bitişiğinde ünlü Vakıf Han vardı.
Kahvehanesini, otelini İbrahim Acar işletirdi.
Ve Selağzı’nın çarşı esnafı…
Foto Abdullah, oyuncakçı Şaban Ergün, canti esnaf Kemal Petriç,
Rıfat Şekerci, kasap Doğan-Ünal ağabeyler, balıkçı Rıfkı, manav
Adil Cebeci, Haldun abi, Yazıcılar klanının piri Cafer Aga,
tandırcı Şuayip derken onlarca sima…
Alın teriyle ve geçim gailesiyle hayata tutunmayan çalışan
isimsiz kahramanlar geçidi.

Bu kadar referans yeter mi?
Hak verdiyseniz Amasya’yı yazmaya devam edeyim.
Yalnız benden memleket yazıları isteyin de hemşerilerimin
karakter tahlilini istemeyin.
Çünkü dünyanın en zor işi olduğuna inanıyorum.
Hatta S. Freud mezarından çıksa, 40 seans yapsa bile baş
edebileceğini sanmıyorum.
Sebebine gelince, Amasyalı aysberg gibidir.
Görünen yüzü vakur, alçak gönüllüdür.
Ama arka plânında derin bir haset, ihtiras yatar…
Bu gerçek de kıskançlık duygularını olağanüstü besler.
Her başarılı insanın hikâyesinde defolar aramaya bayılır…
Ve iftiraya dayanan kulp takmak hasletlerinin başında gelir.
Hâl böyle olunca ırmak boyunu, parkları, dağları taşları
kaleme almak suya sabuna dokunmamakla eş değerdir.
Öyleyse Amasya en güzel kentlerin başında gelir…
Ve müktesebatı övgüyü fazla hak eder tekerlemesine devam edelim,
bu akşamlık yazımıza da son noktayı koyalım.
En kısa sürede tekrar buluşmak umuduyla…
Meselâ 19 Ağustos pazar günü, yani iki gün sonra…
Efendim o gün sayfamızın “Amasya Fotoğraf Platformu”nun
üçüncü yaş günü…
Birlikte kutlayalım mı, ne dersiniz?
Saygılarımla.


Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: