bir şair vardı, öğretmen

16 Temmuz 2014

Macit CÜNÜNOĞLU
16/07/2014 09:13

       İnsanlığın zavallı hâlleri!

A+
A-

Sınıfsız toplum öyküleri Adem’den önceye ait…
Mübadeleye dayalı sömürüsüz, artı değersiz üretim biçimi!
Ne zaman ki köleci düzen hâsıl oldu…
İşte o zaman insafsız vahşi ilişkiler başladı.
Bazıları atalarımıza “ilkel” demeyi çok severler.
Hâlbuki yaşadığımız çağa bakmayı bir becerebilseler; hakiki ilkellerin
hemen yanı başımızda, siyasette iktidarda olduğunu görecekler.

Aslında yalnız ülkemizin değil gezegenin çivisi çıktı.
Daraldı hayatlar, küçüldü…
Mini mini kozalar içinde yaşanır oldu!
İnsan denen varlık “ben” demeyi öğrendi…
Ben, ben, ben…
“Hay senin benine” de denmez…
Karşınıza bir çuval lâfın arkasına sığınmış densiz nağmeler çıkar!

Akşam haberlerinde geçiyor, Çankaya’nın gülü “Çözüm süreci”ni onaylamış…
Bize ne yahu, onaylansa n’olur, onaylanmazsa n’olur?
Ayrıca lağım kokan ülkemizde ne çözüldü ki?
Örneğin “17 Aralık”
Rüşvetin, soygunun ayyuka çıktığı zirve, çürümenin miladı…
Kabak gibi ortadayken…
Peşinden “25 Aralık”
Bir “Paralel” icat edildi, sultanın kedisi hamile kalsa sorumlu tutuldu!

Farkında mısınız, yoz bir çağda yaşıyoruz.
Demokrasi falan masal…
İnsan hakları, özgürlük, eşitlik...
Hepsi siyaset malzemesine bir güzel garnitür…
Aslolan her ne pahasına olursa olsun cukkayı doldurmak…
Kısaca “ben” merkezli bencil bir hayat!

Bu gerçek dinci için de, milliyetçi için de geçerli…
Bir nebze insanlıktan nasiplenmiş halis demokratlar…
Ama sağcı ama solcu…
Taşıyorlarsa hakiki vicdan, işte o zaman dert ederler hukuku adaleti.

Evet, tuhaftır dünya işleri.
Onca barış çalışmasına karşın hâlâ revaçta savaşlar.
Bu bağlamda silah ticareti, devasa ordular, gizli istihbarat örgütleri…
Bağışlayınız ama alayı emekçilerin ödediği vergileri b’ka çeviren makinalar.

Elbette bu kirli dünyada kazanan da var…
Bir avuç azınlık, sayıları iki yüz civarında şirket.
Dev bir ahtapot; kolları bütün ülkelerde, vantuzları insanlığın cebinde…
Adı: Küresel Kapitalizm…
İşi sömürmek…
Hizmetkârı siyasetçi, iktidara çöreklenmiş madrabazlar güruhu…
Asya’da, Avrupa’da, Amerika’da…
Fark etmez…
On dokuzuncu yüzyılda nöbete geldiler…
Ve koskoca bir yüz elli yıl geçti aradan…
Sürünen sürünüyor ve giderek çoğalıyor…
Zengin sefiller bir avuç ve giderek azalıyor…
İşte bütün mesele!
Peki, çare?
Düşünen, sorgulayan insanı yaratmak…
O da zor iş!

Hiç yorum yok: