bir şair vardı, öğretmen

04 Temmuz 2014

Macit CÜNÜNOĞLU
04/07/2014 08:24

      Dayanışma zamanı

A+
A-
Cumhurbaşkanı adayı Ekmelettin İhsanoğlu’nu CNN’de enine boyuna dinledim.
Taha Akyol’un konuğuydu, sanırım bu çapta ilk kez kamuoyunun önüne çıkıyordu.
Peşinen belirteyim, çok beğendim, hatta ehven-î şerden öte.
En azından köşk, kazara da olsa seçilirse noter makamı olmayacağının izlerini taşıyordu…
Bu özellik bile iç ferahlığı için yeterli, çünkü selefi geldiği siyasetin hakkını ödeyerek
dünya kadar antidemokratik, adaletsiz kararı onca muhalefete rağmen onaylamıştı…
Neyse ki son zamanlarda Anayasa Mahkemesi imdada yetişti…
O da “17 Aralık” travmasından sonra, Allah razı olsun paralelden, sağlam örgütlenmişlerdi!

Asıl üzerinde durduğum husus ise, sayın İhsanoğlu’nun dürüstlüğü ve de açık sözlülüğü.
Adam dindar bir aileden geliyor, resmen sağcı muhafazakâr…
Asla saklamıyor, hatta bir adım ileri giderek AKP’lilerle olan yakın dostluğundan
söz ediyor, ne güzel, gerçek bir şeffaf, derinden ilerleyip bizleri yanıltmıyor!
Oysa ülkemiz yıllardır yalancı bezirgânların cirit attığı arena ve insanı dinden çıkartan
hokkabazlar dünyası…
Çok beceriklilerin üzerinde Mekke-Medine mahreçli bir üniforma…
Artık herkes birer Cüppeli, siyasette boy gösterenler halkın inançlarını sömüre
sömüre iktidarda…
Ve devletin bütün kademelerinde…
Ondan sonra gelsin sınıf atlama, cipler rezidanslar uçaklar yatlar tatlı hayatlar…
İşte memlekette olan biten manzara…
Var mı itirazı olan?

Yoksa lütfen Ekmelettin Bey’e kulak verelim…
Ne diyor, başta Atatürk ve Cumhuriyet değerleri…
Bu nokta önemli, dünya görüşünün temel prensibi…
Kim ki M. Kemal’in gerçekleştirdiklerini inkâr etmez; elbette samimiyetle, doğrulukla…
Ona güvenip yola çıkmak lâzım…
Oldu ya, sahtekâr riyakâr çıktı…
Sırtımızda yumurta küfesi yok, olan beş yılımıza olur…
Koyveririz sürüye, zaten bu ülkede çoğunluklar, üstelik iktidarlar!

O nedenledir ki gelin dostlar, arkadaşlar, değerli okurlar…
Karşımıza çıkan son şansı iyi değerlendirelim.
Bence sayın İhsanoğlu güvenilir adres, özlediğimiz ses, üstelik evrensel…
Bir yana koyalım komplo teorilerini, ulusal kanaldan çemkiren meczupları…
Ne demiş şair, “insan insanın kurdudur.”
Bizim içimizde kurt hiç eksik olmadı, tarih boyunca…
“Birlik, beraberlik, dayanışma” şarkıları söyleriz de…
Asla ve asla bir araya gelemeyiz, çünkü asgarî müştereklerimiz bambaşka…
Birimiz hedefe proletarya diktatörlüğünü koyar, diğerimiz sosyalist demokrasiyi…
Ne demekse?

Hâlbuki malı götüren götürmüş, on iki yıldır…
Daha önünde de uzun yıllar…
Kök salmış ülkenin derinliklerine; imam olup örgütlenmiş, öğretmen olup
seferberliğe çıkmış, hakim savcı avukat kılığına bürünüp sözde adalet dağıtmış…
Askeri, polisi saymıyorum bile…
Bir kez düşün karakola, görün başınıza neler gelecek?
Gezi’nin üzerine çöken karanlık bulutlar ne acıdır ki bu ülkenin kaderi!

Evet, önümüzde hem kısa hem uzun sayılabilecek bir süre var.
Daha çok konuşuruz cumhurbaşkanlığı seçimlerini…
Tayyip’i, Selahattin’i, Ekmel’i.
Lâkin iyi düşünün taşının, gün kavga günü değildir…
Hele bir musibeti geriletelim…
Ondan sonra bakarız icabına, çekeriz bilenmiş kılıçlarımızı…
Saldırırız birbirimize, yoldaşça kardeşçe…
Kan akıtırcasına…
Zaten Pîr Sultan “dostun attığı gül yaralar” demiş!

Hiç yorum yok: