bir şair vardı, öğretmen

28 Ocak 2014

Turnuvalar, galalar!

“I. İktidar ve Hizmet Turnuvası” güzel geçti.
Terminolojisi avam olsa da gerilim düzeyi yüksekti…
Alfred Hitchcock filmleri tadında, her sabah sonu kestirilemeyen bir macera…
Ve akşama final, devlet kadrolarına yerleştirilmiş hain kurtların temizlik harekâtı…
Müthiş, bir o kadar da eğlendirici…
Sizi bilmem ama bendeniz kendi adıma tatmin oldum!

Aslında organizatörler ülkemizi bu tür özel şovlarından eksik etmesin…
Yoksa hayat tekdüze çekilmiyor…
Ayrıca ekşınların hem halkımıza hem de devlete kondisyon açısından faydası var…
Aynen afrodizyak depolaması, testosteron takviyesi…
Düşünsenize, statükocu yapılar teyakkuza geçip canlanıyor…
Her gün yeni bir hamle, her gün yeni bir yasa…
Hızına yetişilmesi mümkün olmayan değişim, dönüşüm vaziyetleri…
Bitlerinden kurtulan iktidar daha fazla muktedir oluyor!

Lütfen kıskanmayınız…
17 Aralık’tan bu yana izlediklerimiz değme western filmine taş çıkartır…
Başrolde John Wayne amca, RTE’yi oynuyor…
Kötü adamların lideri pozisyonunda Lee Van Cleef, FGE Hazretleri rolünde…
Yönetmen efsanevî John Ford, hakkın rahmetine kavuşmuş ama işi çırakları götürüyor…
Ve bir yığın figüran; adalet dağıtıcıları, berbat şerif yardımcıları, mahalle bekçileri,
belediye başkanları, kentlerin göbeğine tren yolu döşeyen işadamları ve altın/maden
işleriyle uğraşan şarkıcı eşi komşu çocukları!

Senaryo sağlam, kadro zengin, dekor hazır…
Deneme filmleri arka bahçede çekilmiş…
“Dershaneler” adıyla piyasaya sürülen demolara gelen tepkiler olumlu, umut vadediyor.
Ve yüksek huzurlarınızda görkemli GALA…
Tarih: 17 Aralık 2013
Peş peşe düzenlenen törenlere tırlar eşlik ediyor…
Savcılar, yargıçlar, polisler, istihbaratçılar, jandarmalar sahici…
Hikâyemiz baştan sona sürükleyici…
Zam haberleri yarınların müjdecisi, doların sıçraması memedin kıçında şimşek
çaksa da yine de namuslu vatandaşın ödediği vergilerden oluşan stoklar sağlamcı.

Evet, büyük konsolidasyon yakın, 30 Mart 2014’te…
Sanırım seçmen bu kez sinemanın iyi adamlarıyla kötüleri arasında sıkışıp kalmayacak.
Beyaz perdeden fışkıran hainliklere, kötülüklere dur diyecek…
Uzun boylu şerifin tabancasından medet ummayacak…
Kiliseden çağrı yapan papazın gözyaşlarına inanmayacak…
Ve “Yeni Türkiye” yalanlarından sıyrılıp şerefin, haysiyetin egemen olduğu
insanlık değerlerinin safında yer alacak…
Ki bu tercihi güzel ülkemizin yarınlarını belirleyecek.

Ne dersiniz?
Benimkisi ham hayâl mi, yoksa göle çalınan maya mı?
Yalnız bir tutarsa…
Zembereği boşalmış saat gibi koşacağım Metris’e…
Zulasına sakladığım şiirlerimi bulacağım, demokrasi kavgası verdiğimiz
yıllardan kalan…
Memleket sahnesini kirleten bezirgânlara inat…
Ve çıkıp Taksim’in tam orta yerinde okuyacağım özgürlük şarkılarının en güzelini…
Kızgın güneşi selâmlayarak.

Macit CÜNÜNOĞLU

.

Hiç yorum yok: