bir şair vardı, öğretmen

09 Ocak 2014

Kuddusi'nin Ahı


Macit CÜNÜNOĞLU

 

 
 
Tuzak, kumpas, darbe, paralel derken yüksek huzurlarınızda Zekeriya Öz!
Çok değil, kahramanımız yedi yıl öncesinin assolisti…
Özel Yetkili mahkemelerin Özel Yetkili Savcısı…
Adalet mekanizmasının parlayan yıldızı, bir dönemin efsanesi…
Açtığı soruşturmalarla önüne geleni hizaya çekip tespih imamesiyle
iddianameler yazan müstesna şahsiyet!
Yeni Ankara arkasında, avladığı her hain karşılığı övgüler, taltifler…
Öylesine ki, Başbakan’ın özel mi özel Mercedes’ine kuruluyordu.
Hatta savcının yaydığı korkular öyle boyutlara vardı ki, Beşiktaş’taki
ofisinin önünden geçmek zorunda kalanlar önce salavat getirip;
“Tanrım Zekeriya’nı kendine yakın, bizden uzak tut!” diye âdeta yalvarıyordu!

Bendeniz Zekeriya Öz’ü hep sevdim, daha doğrusu takdir ettim(!)
Hatta normal zamanlarda Çağlayan adliyesinde karşılaşmıştım, yanımdan geçti…
Tek kelimeyle muhteşemdi, hele o korumalarının salınımı; müthiş…
Nasıl söylesem bilmem ki, altıma yapmamak için zor tuttum…
Yüce devletimizin kutsal pençesini ilk defa ensemde hissetmiştim…
Verilmiş sadakam varmış, vartayı kazasız belâsız atlattım!

Neyse, değerli savcımız ileri demokrasi tarihimize geçecek faydalı işlere
imzasını atıp derin devlet adına piyasada ne kadar üniformalı çakal takımı
varsa alayını içeri tıktı…
Arada epeyce masum insan da vardı ama göz kararmıştı bir kez…
Yılların birikimi, rövanşist duyguların tavan yaptığı süreç…
Uygulamaya konulan vesayetçiliğe karşı temizlik harekâtıydı!
İsabetli kararlarının yanı sıra çok can yaktı, çok ah aldı.

Mesele kurunun yanında yanan yaşlar kadar basit değildi…
Sonuçta söz konusu insan, çalınan hayatlar…
Haksız mahkûmiyetler, hele o Mehmet Ali Çelebi var ki, asla unutmam…
Canım benim, hemşehrim, yakışıklı teğmenim…
Macit deden kurban olsun sana, nasıl da kıydılar…
Yirmi yaşındaki vatan evlâdını utanmadan darbeci yaptılar!

Her zaman söyleriz; yıllar geçer zihniyetler değişmez…
Dün Erdal Eren’i asan kafa bugün işbaşında…
Tek farkla; elde tespih, bıyıklar badem, yürür durur çağdaşlığın üstüne üstüne!
Yine de Zekeriya ustayı ayrı bir yere koymak lâzım.
Tatil sever kardeşim benim, en büyük hobisi dünyayı gezip görmek.
Kolay değil, bir ömür adliye koridorlarında geçmiş…
Yorucu, yıpratıcı, kilo aldırıcı…
Artık açılmak zamanı, ilk hedef Dubai üzerinden okyanuslar!

Lâkin o nokta nokta devletimiz fırsat vermedi…
Çok gördüler tombiğime, ipliğini pazara çıkarıp tenzil-î rütbe ile sürdüler…
Yoksa kahramanımız hidayete erip rüşvetlerin, yolsuzlukların üzerine gidiyordu…
Kaliteli damar yakalamıştı, hem de mahdumlar üzerinden en tepede…
Bastırıyordu, belgeler Ergenekon gibi tırışkadan değildi…
Sağlam, aleni, âdeta noter tasdikli!

Ancak muhatapları çalıp çırpmada ustalaşmış kaşarlar…
Moda deyimle belagât şehvetine kapılmış dinsel maskeli madrabazlar…
Bir çıktılar piyasaya:
Darbe, tezgâh, kumpas, komplo türünden bir çuval martaval…
Sonuç?
A- İlk raunt devletin…
B- İkinci raunt namusluların olacak…
Çünkü içimde öyle bir his var…
İktidara, paraleline ve her türlü çağdışılığa lânet okuyan!

Not: Geçmiş olsun Zekeriyacığım, ilk fırsatta ziyaretine geleceğim…
Bakırköy yolumun üstü, bir çay-kahve ikram edersin artık…
Belki birlikte Cuma’ya gider Kuddisi Okkır’ın ruhuna dua okuruz…
Bakarsın bunca zulümden sonra Tanrı’nın kabûl edeceği tutar!

www.gazetemen.com

.

Hiç yorum yok: