bir şair vardı, öğretmen

09 Ocak 2014

İhânet



“İhânet”
sözcüğü dilimize Arapçadan geçmiştir…
Kökeninde hainlik vardır ve en çok da gönül ilişkilerinde görülür…
Bilhassa şarkı sözlerinde, sonu hüsranla biten sevgilerin aşkların
vazgeçilmez kelâmıdır, âdeta son darbedir hiyâneti ilân etmek!

Ya siyaset?
İşte burda durmak lâzım…
Çünkü en çok rastlanan davranış biçimi…
Zaman zaman yerine “dönek”, “liboş” gibi kavramlar kullanılsa da…
Sonuç itibariyle düşünsel yol ayrılıkların genel adı maalesef ihânettir.
Hele hele de büyük davalara sırtınızı dönmüşseniz tek kelimeyle yandınız…
Eğer sığınacak liman, kuytu bir köşe bulamadıysanız “demir attım yalnızlığa”
şarkısını gönül rahatlığıyla söyleyebilirsiniz!

Aslında ne kadar hazin bir sonuç
Düşünsenize, yıllarca aynı saflarda mücadele edip kavga veriyorsunuz…
Ne zaman ki başınıza taş düşüyor veya Allah’ın sopası değiyor…
Uğrunda her şeyinizi verdiğiniz hareketten çekiliyorsunuz…
Anında boynunuza yafta asılıyor: “Bu kişi HAİN!”

“Hay böyle siyasetin, hay böyle kültürün” içine de diyemiyorsunuz…
Çekilip köşenize arkanızdan söylenenleri, yazılıp çizilenleri ibretle izliyorsunuz.
Örneğin bakan Bayraktar’ın durumu…
Daha düne kadar ülkenin altını üstüne getiren TOKİ’nin efsanevî başkanı…
Bilâhare üstün hizmetlerinden dolayı “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı” ile
taltif edilme, daha ne olsun?
Bir siyasî için gelinebilecek en tepe nokta, üstelik bakanımız kıvrak zekâlı…
Belki de kabinenin en popüleri, el altından verdiği bahşişleri, gözlerimizi
yaşartan insanî yardımları hep kameraların önünde!

Emin olun adam doğuştan şeffaf, anasından çıktığı hâliyle yaşayan
beyinsel kıvrımlara sahip…
Lâkin o söz dinlemez evlâtlar yok mu, boyundan büyük işlere kalkan…
İnsanı bir hiç yüzünden cümle âleme rezil ediyorlar…
Üstelik her şey büyük reisin kontrolü altındayken!
Kader işte, bazen vezir yapar bazen hain…
Siyasetin garip cilvesi, kime ne zaman ne çıkacağı da asla belli olmaz…
Kayıp gider koltuklar…
Kamuoyu önünde verilen şerefli istifalar da işe yaramaz…
Çünkü bu ülkenin adı: TÜRKİYE!

Toprağından mı suyundan mı, hikmetinden sual olunmaz…
Sadece ülkemiz değil siyasilerimiz de bir gariptir…
Kırk yıl aynı çanağa pislerler, ne zaman ki b.kları ayrı düşmeye başlar…
Ondan sonra seyreyleyin gümbürtüyü…
Kılıçlar kuşanılıp arz-ı endam edilir…
Artık herkes namus timsâli, halis vatan evlâdıdır!

Açılır çeneler; hacı hocaya, imam cemaatçiye veryansın eder…
Düşülen zavallı duruma dayanamayan minarenin şerefesi ağlar
ve haykırır yükseklerden:
“Bre şerefsizler, bre çöl haramileri, bre haramzadeler…”
“Yıkılın altımdan, yediniz yediniz doymadınız mı?”
diyerek…

Ancak nafile, İHÂNET alınlarına yazılmıştır bir kez…
Fıtratta olduğu sürece neylesin DİN neylesin KANUN…
Hamur yalanla mayalanmış; her taraf ihânet çemberi, her taraf hain tuzağı…
Ne dersiniz Marjinal’in değerli okurları, yoksa yanılıyor muyum?


Macit CÜNÜNOĞLU

www.gazetemarjinal.com



.

Hiç yorum yok: