bir şair vardı, öğretmen

25 Şubat 2015

Yıllar ötesinden...

Macit CÜNÜNOĞLU
25/02/2015 09:16

 

A+
A-
Bir sandukanın peşine takılmış devlet...
Harmanlıyor gündemi...
Muhalefet balıklama atlamış...
Şahımı isterim, bayrağımı isterim, toprağımı isterim vesaire.
Ne yapalım, siyasetin seviyesi bu...
İster kız, ister lânet oku...
Baştakiler pişkin, antitezi salkım saçak...
Canlarım benim...
Sanki Hisseli Harikalar Kumpanyası...
Kim tutar sizi?

Öyleyse birazcık gündemden uzaklaşıp geçmişe gidelim...
Yıl: 1970...
Giresun-Görele ilçesinin bir köyünde öğretmenlik yapıyorum...
Adı: Zantara, Rumlardan kalma...
Ve bir öğrencim var...
Okulun en uzunu, iri kıyım...
Tabii eğitim öğretimi biraz rötarlı...
Neyse, son sınıfta olduğu için sınav yapıp mezun edeceğiz...
Yaptık da...
Lâkin okulun tam kapısında silah sesi...
Hemen salondan çıkıp baktık...
Bizim Halit, elinde tabanca, havaya sıkıyor...
Neymiş efendim, mezuniyetini kutluyormuş...
Yaşı henüz on altı!

Dün öğrendim, ikinci kez kalp ameliyatına yatmış...
Siyami Ersek’te...
Severim keratayı, kalktım gittim...
Neyse ki operasyon başarılı geçmiş...
Kısa sürede eski sağlığına kavuşacakmış...
Çok sevindim...
Devre arkadaşları orda, yani öğrencilerim...
Sarıldık, kucaklaştık, bol bol hasbıhal ettik...
Ve ilk fırsatta buluşmak üzere ant içip ayrıldık.

Akşama evdeyim, televizyona takılıyorum...
Malûm konu “Terör Yasası”...
Favorim, hatta kahramanım Şirin Payzın ekranda...
O ne?
Konuklarından biri bizim Can...
Şükran ile Mustafa’nın oğlu, yakın dostlarım, üstelik hemşerilerim...
İlk siyasî cinayet kurbanı Şerafettin Ağabeyimizin (Atalay) yeğeni...
Yıl; 1971
Amasya TİP il başkanı...
Solun yükseldiği devirler...
Ancak katledilip cesedi evinin önüne atılıyor...
Failleri hâlâ meçhul...
Canım Türkiyem, asırlar geçse de hiç değişmiyorsun...
Tabii Can’ın aslanlar gibi duruşuyla, direnişiyle gururlandım...
Mesleği Avukatlık...
Ülkemin yüz akı, aydınlığı...
Moral kaynağımız, umudumuz...
Bu arada bir kez daha geçmişe baktım...
Yarım yüzyıllık zaman dilimi arkamda...
Acılar, sevinçler...
Ve mücadele, kavga...
Abdullah Yüce geldi aklıma...
Aradım buldum 45’liği...
“Hiç mi gülmeyecek yüzüm benim de...”
Derken televizyondan gülümsüyordu Can, gözlerimin içine baka baka...

Hiç yorum yok: