bir şair vardı, öğretmen

27 Ağustos 2014

Macit CÜNÜNOĞLU
27/08/2014 10:42

      Tarihin penceresinden

A+
A-

“Nazi İmparatorluğu”
“Doğuşu-Yükselişi-Çöküşü”


Yazarı William Shırer, Ağaoğlu Yayınevi tarafından üç cilt olarak
1968 yılının Temmuz ayında ülkemizde yayımlanmış.
Genç bir öğretmen olarak birkaç ay sonra alıp okumuştum.
İzlediğim onca ABD yapımı savaş filminin senaryolarını hatırlıyorum,
göstere göstere gelen büyük felaket!
Hem de seçimle, sandıkta; Alman “millî iradesi” Hitler denilen bir
manyağın peşine düşmüş…
Ki o halk o devirlerde yeryüzünün en gelişmiş toplumu…
Felsefede, sanatta, teknolojide…
Lâkin tarihsel gaflet veya büyük yalan…
İnanmışlık, ırkçılık ve ne kadar insanlık dışı ideal varsa tekmili birden
Almanların trajik hikâyesi olmuş…
Sonuç: İnsanlık tarihinin gördüğü en korkunç savaş, 50 milyon ölü,
bir o kadar da yaralı!

1999 yılında Dachau’yu gezmiştim, Münih yakınlarında…
Nazi Almanyasının ilk toplama kampı.
33’de kurmuşlar, dünyanın gözleri önünde, 30 bin kapasiteli.
Başlamışlar Yahudileri, komünistleri, sosyal demokratları çalıştırmaya…
İşi biteni krematoryumlarda yakmışlar.
Vahşet dorukta, yüreğim kaldırmadığı için çoğu bölümüne giremedim…
Ayrıldığımda ince bir yaş süzülüyordu gözlerimden…
İnsan olmanın utancını yaşayarak içimi derin bir hüzün kaplamıştı…
Aklıma geldikçe hâlâ aynı duyguyu yaşarım…
Hafızama nasıl nakşetmişse; lânet okurum ırkçılığa, siyasal dinciliğe ve
insanlık onuruna düşman zihniyete!

Evet, Nazilerin kanlı serüveni 12 yıl sürdü.
Siyasî tarihte hem kısa hem uzun süre.
O süreci ancak yaşayanlar, tanık olanlar, bir de hissedenler anlayabilir.
Yeter ki duyarlı bir yürek taşınsın, namuslu bir bilinç olsun…
Yoksa nafile…
Ortaya çıkar sevgili Yıldız Tilbe gibi nefretinizi kusarsınız:
“Eline sağlık Hitler, az bile yapmışsın!”

Ne hoş tesadüf(!), bizim sultanımızın da 12 yılı bitmek üzere…
Yalnız biz Alman milletinden daha insaflı daha vefalıyız!
Tanrının lütfunu köşke gönderiyoruz…
Doyamadık tadına, yürüyüşüne, endamına…
Bi beş yıl, bi beş yıl daha…
Yaşadıklarımız, yaşayacaklarımız sanırsınız Asr-ı Saadet!

Neyse ki sultanımızın boşalttığı koltuklar emin ellerde…
İstanbul’da Kadir Abi, Ankara’da Davutoğlu…
Devletin en tepesinde “O”
Tanrım tek çare sana sığınıyorum, lütfen bu hakir kuluna sabırlar nasip et!
Bir de yalvarırım elimi kolumu bağla, çenemi de tutmamı sağla…
Emin ol artık dayanamıyorum…
Çıkacağım Pensilvanyalının huzuruna…
El etek öpüp darbe yapmasını arz edeceğim…
Ve ilâve edeceğim: “Madem hırsızların peşine düştün, 17 Aralık’tan
bir b.k anlamadık, kışlamızın kepenkleri de kapalı, tek umudumuz sensin,
lütfen yola devam!”


Bu arada; sahi ben yazıyı neden yazdım, bilhassa Hitler’i…
Neyse, şimdi Büyük Kongre’ye gidiyorum…
Dönüşte görüşürüz!

Hiç yorum yok: