bir şair vardı, öğretmen

05 Ağustos 2019

Karadeniz'den İda'ya...

Macit CÜNÜNOĞLU











Yine bir pazartesi, yine hafta başı.

Belli bir yaştan sonra kilometre hızlı dönüyor.
Günler haftalar su gibi akıp gidiyor.
Bu arada aşırı sıcaklar evden çıkmamı engelliyor.
Öyle bir özledim ki hazan mevsimini, yağmurların 
getirdiği serinliği.
Eylül ayı güzeldir.
Sararmaya başlayan yapraklar, solan güller âdeta veda 
mektubu gibidir.
Bu mevsimde deniz bile daha cazibelidir, hele de Karadeniz.
Dalgalar durulmuştur, berrak suyu davetkârdır.
Şile'nin Ağlayan Kaya'sında hiç denize girdiniz mi?
Güneyin meşhur plajlarının sadece adı çıkmıştır.
Oysa Karadeniz'in yumuşacık dalgaları ömre bedeldir.
Güneşin eski yakıcılığı da kalmamıştır...
Dayarsınız sırtınızı yemyeşil dağlara, cenneti yaşarsınız.

Zaten uzun zamandır Karadeniz turu plânlıyordum.
İnşallah bu eylülde gerçekleştireceğim.
Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin...
Aman tanrım ne heyecan, Sümele'yle buluşacağım, 
Maçka'nın derinliklerinde kaybolup yorgun ruhumu dinlendireceğim.
Belki bir iki yayla turu.
Bol bol fotoğraf çekmeler.
Katledilen Mustafa Suphi ve arkadaşlarını karanfillerle yad etme...
Bir kez daha dünyanın en güzel coğrafyasını selâmlıyacağım.

Aslında değer kıymet bilmeyen bir toplumuz.
Altın tepside sunulan cennet mekânları yok etmek için 
elimizden geleni yapıyoruz.
Uzun gölün hâli ortada, çok yakında yapılaşma sonucu
o güzelim göl, binaların ortasındaki havuza dönüşecek!  
Aynı şekilde Kaz dağları...
Başına gelenleri izliyorsunuzdur.
Tarihin en değerli zirvesi, tanrılar tanrısı Zeus'un yaşadığı yer.
Önce ormanını kesiyorlar, sonra toprağını siyanürle zehirliyorlar...
Neymiş efendim, altın elde edeceklermiş.
Yazıklar olsun...

Bilmiyorlar ki gerçek altın İda dağı...
Antik çağdan kalan kutsal miras.
Ve bizim ülkemizde...
İnsanlığın ortak zenginliği...
Ancak kim farkında, kimin umurunda?

Hiç yorum yok: