bir şair vardı, öğretmen

13 Haziran 2017

Akşamın içinden

Gümüşlü Cami-î











Birazdan güneş batacak.
Yolculuğum Amasya'ya, Gümüşlü Mahallesi'ne.
Elimde değil, kopamıyorum.
Ne de olsa doğduğum kent, annem, babam, kardeşlerim
ve mahallem...
Hani derler ya; toprak çekiyor.
Çörekler yapardı anacığım, bazen güveçte keşkek.
Yakutiye mahallesinin dar sokaklarını geçerek fırına götürürdük.
Hele İsmet Amcamın pideleri.
Ocakçı Zeki Usta'nın annesi Ermeni'ymiş...
Fısıldaşarak konuşurduk.

Ramazan ayındayız.
Gümüşlü Cami'sinde o kadar çok anım var ki.
Çocukluğum hemen hemen avlusunda geçti.
Evimize en yakın oyun alanıydı.
Hatta bir keresinde caminin kapısını odunla dövdüğüm için,
müezzin Behzat Amca karakola gidip şikayette bulunmuş...
Peşime düşen bekçilerden zor kurtuldum.

Ellili yılar.
Henüz Ermeniler kenti terketmemiş...
Yervant Usta tornasının başında...
Agop'un anası Gülizar Abla fanila örüyor...
Kevork, Arman, Barur, Artin sınıf arkadaşlarım.
Savadiyeli Surpik'in kızı Kumru Teyze kapı komşum.
Tabii ki özlüyorum...
Kardeşce, dostça komşuluk ilişkileri.
Nasıl hasret duymaz insan?

Hepsi geçmişte kaldı.
Tarih, kültür, insanlık.
Başka bir şey yaşanıyor bugün.
Tevazu, sadelik öykülerde rastladığımız kavramlar...
Bir de gözyaşı...
Kimse kimseye ağlamıyor...
Yeter ki düşme...
Kardeşin olsa bile!


Macit CÜNÜNOĞLU



Hiç yorum yok: