bir şair vardı, öğretmen

07 Eylül 2012

Eylül'de Hüzün!

Macit CÜNÜNOĞLU

   

 
 

Hafta içi Adalar güzel, plajcılar elini eteğini çekince
yolculukta keyifli, turlamakta.
Geçen hafta Heybeli’yle Burgaz’daydım…
Uzun yürüyüşler yaptım, balıkçılar meyhanecilerce sohbet ettim.
Ne de olsa dost insanlar.

Bilirsiniz Heybeli deyince akla iki isim gelir;
Birincisi Hüseyin Rahmi Gürpınar diğeri Yesâri Asım Arsoy.
Aşık olduğu Yahudi kızını kırk yıl bekleyen bestekâr.
Yüzlerce esere imza atmış, hâlâ popüler hâlâ gönül tellerimizi titretir.

Ya Hüseyin Rahmi?
Fransa’da doğsaydı ülkemizin Moliere’i olarak tanınır…
Yarattığı edebiyatla, dünyanın klasikleri arasında yer alırdı.

Heybeli’nin girişinde iki büst var, küçücük parkta.
Ağaçlar çiçekler arasında.
Ortam biraz bakımsız ama varsın olsun…
Hüseyin Rahmi karşılar, Yesâri Asım mehtaba davet eder.
Varıp yanlarına dokunursanız, bir musîki yükselir gökyüzüne;
Hüzzâmdan, “Yine kalbim coşar ağlar bu gece…

Nasıl ağlamasın, huzur mu kaldı memlekette?
Acılar ülkesi olduk, gözyaşlarımız akar sessizce.
Birazcık soluklansak, azıcık gülümsesek…
Yetişiyor ölüm, yüreklerimizi dağlarcasına.

Yorgunum, mehtaba çıkamadım, Heybeli’den ayrıldım…
Büyükada’ya selâm yollayıp Burgaz’a vardım.
Randevum Sait Faik’le…
Bekliyor iskelede…
O’na yakışır bir heykel, sol el çenesinde.
Düşünüyor, uzaklara bakıyor…
Sanki yeni öyküsüne hazırlanıyor…
Ah USTAM!
Yazacak ne var ki; gözyaşından acıdan başka?

Az buçuk anlarım musîkiden…
Ud’um, gitarım bakar köşemden...
Ama yıllardır…
Ne çalacak ruh ne zevk kaldı…
Utanırım elime almaya…
Kadifeden kesesi”ni çalmaya!

İnkâr etmeyeyim…
Yine de arada sırada dokunurum tellerine…
Parmaklarım gitmez oynak havalara…
Hayatımız damar ya…
Dolaşırım ezgilerimizin hüzünlü sınırlarında.

Neyse, daha fazla ileri gitmeyeyim…
Burgaz’dayım, bir-iki sohbet…
Uzandım Sait Faik’in evine.
Şimdilerde müze…

Yazdığı kalem kâğıt, yaşadığı atmosferi hissetmek ömre bedel.
Yanı başında “Öğretmen Evi”…
Eski bir köşk, kim bilir kimlerden kalma?
Belki Rumlar, belki Ermeniler.
Harikâ bir bahçe, patron kızacak ama…
“Rakı-Balık” müthiş!
Fiyatlar emekli tarifesinden…
Daha ne olsun?

Zor ayrıldım Adalardan…
Günbatımı nakşediyor beynime…
Güneşin kızıllığı gözlerimde…
Birazdan mehtap doğacak…
Acılarla yaşayan ülkemde.

Çok uzaklarda kaldı şarkı söylemek…
Mevsimler değişse de Eylül hayat…
Adı: Hüzün ile Hazân!

Ah vatanım ah, öylesine üzgünüm ki…
Şarkılar türküler söyleyememekten!
Ne diyebilirim ki;
Kader utanmasın, utanmayacaklarını bildiğim hâlde...
Utansın bu memleketi idare ettiğini sanan efendiler ile çağ dışı...


www.gazetemen.com

 

Hiç yorum yok: