bir şair vardı, öğretmen

12 Şubat 2012

Kutsal Şifre!

.

Memlekette orijinal işler oluyor, devletin kurumları kapışmış
bizde seyrediyoruz. Zaten seyretmeyip ne yapacağız?
Yazılıp çizilenleri okuyup anlamaya çalışıyoruz.
Kimin eli kimin cebinde, kim kimin ayağına basmış…
Akıl sır erecek gibi değil!


Hele işin içine MİT de karışmışsa varın gerisini siz düşünün.
Fakat şu cemaat dedikoduları yok mu?..
Neymiş be mübârek, her taşın altından çıkıyor.

Yok efendim emniyeti-yargıyı ele geçirmiş(miş)…
İktidarı silkeleyip derin yapılara gözdağı verecek(miş)…
Seçmece, buna benzer onlarca görüş arasından hangisine inanırsanız inanın.


Lâkin AKP’nin kuyruğu fena sıkıştı…
Yargı yeni dizayn edildi, Emniyet derseniz ha keza…
İçişlerine bağlı kurum, dolayısıyla siyasetin çarkında…
MİT’i söylemeye gerek var mı, direkt Başbakan’ın emrinde…
Demek koordinasyonda ciddî sorunlar var.


Yoksa alelacele kanun teklifi niye verilsin…
MİT gibi -Allah için- devletin en şeffaf kurumu korumaya alınsın?
Elbette Recep Bey’in bir bildiği var...
Ya da gelecekten kaygısı!


Her neyse, bu meseleler derin mevzular…
Demokratik ülkelerde rastlanan türden, yani olağan!
Arada sırada böyle sıkıntılar olur, erinde geçinde aşılır.
Mühim olan iktidara bir şey olmasın, en az hasarla atlatsın vartayı.


Ayrıca barış, barış yapmak bize göre işler değil.
Genlerimizde savaşmak, kavga gürültüyle dertlerimizin çözüleceğine inanmak var.
Baş kaldıranın kafasına kafasına vuracaksın ki azmasın akıllı olsun!

Otuz yılda elli bin can gitmiş, birileri diyor; “vatan sağolsun”…
Birileri de; “yaşasın mücadelemiz”.


Buyrun, tercih sizin!
Ya kandan, ya barıştan yana olacaksınız.

“Yok mu bu işin orta yolu?” derseniz, özel yetkili savcının karşısına dikilirsiniz!
Çünkü cemaat hazretleri öyle istiyor.

Aslında verilen kavga iktidar, gelecek kavgası…
Adam gibi muhalefetin olmadığı ülkemizde o görevi de kendileri üstleniyor.


İşte manzara, işte bilinen gerçekler…
Ve sunulan iki seçenek;


A şıkkı: İleri demokrasi hayâlleriyle yola devam = AKP iktidarı…
B şıkkı: Cemaat sosuna iyice bulanmış vesayetçi düzen = “yazar mıyım, aptal mıyım?”.


Ergenekon, balyoz, ay ışığı, yakamoz, kafes derken…
Gördünüz mü; çıkışı olmayan kafese nasıl da girdi sistem?
Ne diyelim; hayırlara vesile olsun da…

Ya yaygara koparanlara ne demeli?
Yine herkes uzman, yine bilirkişi!
Yüksek perdeden öyle değerlendirmeler yapılıyor ki…
Sanırsınız hepsi birer “Fidan”, alayı MİT’ten emekli!
Bir adım geri durmayı savunanlar da o kadar az ki…


Korkarım gene çığırtkanlar kazanacak,
iktidarı yalayıp yıkayan yağcı takımı!

Bu kez “kader utansın” diyerek bitirelim yazıyı…
Nasıl olsa memleketin işi ilâhiyata kaldı…
Bakarsınız yetişecek dindar nesiller çözerler kutsal şifreyi!


www.gazetemen.com

.

Hiç yorum yok: