bir şair vardı, öğretmen

06 Eylül 2024

KIRIK VAZOLAR



Benim çocukluğumda Amasya’da çiçekçi yoktu.
Belki evlerde vazo da bulunmuyordu.
Ancak kentin eski dokusunu hatırlayınca çoğu
evin büyük veya küçük bahçesi vardı.
Güller, yaseminler, gülbaharlar dikildiğini biliyorum.
Hatta çok zevkli süs havuzları da vardı.
Nihayetinde Amasya köy veya kasaba değildi.
Osmanlının önemsediği birkaç yerleşim merkezinden biriydi.
Ayrıca önemli sayıda şehzadenin buraya gönderilmesi de tesadüf değildi.
Mesela en önemli padişahların başında gelen Fatih’in şehzadelik döneminde
kentte valilik yapması dikkat çekiciydi.
Ayrıca Yavuz’un burada doğması da tarihin cilvelerinden biriydi.
Ki Alevi toplumuna uyguladığı soykırımla kan kusturmuştu!

Neyse, bu mevzular tarihin konusu.
Ben de tarihçi olmadığıma göre yaşadığım devirlerin
dışına çıkmamalıyım.
Yoksa baltayı taşa vururum ki, işte o zaman ayıkla
pirincin taşını!
Dost var düşman var, hepsinden önemlisi de molla valimiz var.
Uluorta söylediklerim kulağına giderse, al başına belayı…
Valla bu gibileri iyi tanırım, kendisi gibi düşünmeyen
birisine kafayı taktı mı dünyayı zindan eder.
Tecrübeyle sabittir, hatta bir adım ileri gideyim,
kente girişimi bile yasaklayabilir.
Çünkü elinde güçlü argümanlar var.
Başta şehrin manevi atmosferini bozacağımı ileri sürebilir(!)…
Ki haklı da çıkar.
Şöyle ki hükümet konağının tam önünde, ayaklarımı
uzatmışım ırmağa, elimde şarap şişesi, yanında tuzlu leblebi…
Of ulan offf!
Keyfe bak, tabii bütün bunlar idam fermanımın  delili…
Öyleyse tekbir eşliğinde vurun zındığa, katli vaciptir!
Gördünüz mü trajik senaryoyu?

Siz istediğiniz kadar inanmayın, Ali Kaya’nın işyerinin
başına gelenler de bu sebepten.
Baksanıza Giresun valisine; bizim valiyle beyinsel akraba….
Ferman buyurmuş ki, “açık havada alkol içmek yassak!”
Buyrun burdan yakın, ayrıca karar piknikçileri de kapsıyor.
Ölür müsün öldürür müsün, yoksa ülkeyi terk edip
Sedat Peker gibi Birleşik Arap Emirlikleri’ne mi iltica edersin…
Anlıyorum ki adamlar laiklik maddesini Anayasa’dan
kaldırmaya kararlılar, akabinde seküler hayatın şeriat
hükümleri gereğince yeniden dizaynı geliyor…
Vay yavrum vay, ne günlere kaldık?
Cevabı dilimin ucuna geliyor da yazıp yazmamakta
tereddüt ediyorum…
Neyse canım, atın ölümü arpadan olsun.
Medeni cesaretim, mangal gibi yüreğim var…
Ayrıca kim korkar Yalova kaymakamından..?..
Öyleyse yazayım: Bu rejimin adı Ortaçağ karanlığı,
derebeylik düzenidir.

O nedenledir ki eski Amasya’yı, Selim Salim amcaları,
Çağlayan’ı, Kristal’i, Cahit abinin Çiçek lokantasını
özlüyorum çiçek bahçelerini özlediğim kadar…
Ancak her geldiğimde diri diri gömülmek pahasına
Mahzen’e çöküyorum…
Hayalimde Şehir Kulübü’nün balkonu, Ali Kaya’nın terası…
Ama ellerimde güller, koyacak vazo arıyorum…
Yüreğimle beraber sulayacağım renkli vazolar…
Ancak hepsi çoktan kırılmış, yaralı gönüllerimiz gibi…
Haksız mıyım değerli dostlar?

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: