bir şair vardı, öğretmen

28 Temmuz 2012

Olimpiyat ve Biz!

.
Londra XXX. Olimpiyat Oyunları’nın açılış törenini izliyorum…
Müthiş bir gösteri, doksan yaşına yaklaşmış Elizabeth teyzeyi paraşütle atlatıyorlar.
Koruması James Bond-007!
İngilizler dünya kamuoyuna sağlam bir senaryoyla çıkmışlar.
Müzik/orkestrasyon etkili, görsellik uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek.

Ya hikâye?
Üzerinde güneş batmayan imparatorluktan tarihsel manzaralar…
Basit bir köy evinden sanayi devrimine uzanan show…
Müzikten edebiyata, sanatın her dalı ve iletişim-bilgi çağı.

Çağımızda tamamen profesyonelleşse de iyi ki spor…
İyi ki olimpiyatlar var.
Çünkü insanlığın ilgisini çeken bu tur organizasyonlar; barışı-kardeşliği-dostluğu hatırlatıyor.
Gezegende yalnız olmadığımızı; iki yüzü aşkın devlet, yedi milyar nüfus…
Bunun bilincine varmak az şey mi?

Biz de istiyoruz…
İktidarımız asılıyor, 2020 illâ İstanbul’da olacak.
Haydi oldu diyelim, körün taşı rast gitti…
Çinliler, İngilizler gibi insanlığa aktaracak ne tür öykümüz olacak?
Merak bu ya, son iki olimpiyatın açılış törenlerinden etkilendim.

Biliyorsunuz haşmetmeapımız Osmanlı hayranı…
Varsayalım ki kurgu şanlı tarihimiz!
1453’le başladık, kahpe Bizans’ı yerle bir ettik…
Beyazıd’ı pas geçelim, Yavuz’la Ortadoğu’nun fethi…
Üç yüz bin Alevî’yi kılıçtan geçirmiş ama…
Ne önemi var, mühim olan devletin bekası(!)

Ve Muhteşem Süleymanlı devirler…
Hürrem yengemiz etrafında dönen saray entrikaları…
Peşinden geri vites…
Çöküşe geçen imparatorluk!

Sonrası?
Bence şık değil, mağlûbiyetler, kaybedilen milyonlarca kilometre kare toprak…
Ve kurulan ulus devlet.
O bölüm de sancılı.
Kanla bastırılan isyanlar, darbeler, işkenceler, hapishaneler, yakılan insanlar!

Evet, durum anlaşılıyor…
İnsanlığa anlatacak sağlam bir senaryomuz yok.
Zaten son bin yıla bakmak yeterli…
Teoremi tescilli matematikçi Cahit Arf ile bulduğu hastalığa adını veren Behçet Uz…
Var mı üçüncüsü?

Ha, inkâr etmeyelim…
Bir de Nobel ödüllü Orhan Pamuk’umuz var ama…
Gurur duyanımız az, kızanımız çok!
O nedenledir ki Nazım’ın izinden gitti, attı kapağı yurtdışına!

Geriye ne kaldı?
Tarikatlar, cemaatler, İmam Hatipler, Kuran kursları, İlâhiyat fakülteleri…
Dindar ulusun sağlam kaleleri…
Çamlıca’ya da kondurdun mu altı minareliyi…
Çek bir film Sinan Çetin…
Olimpiyat ruhunu yansıtmasa da sultanımızı anlatsın…
Ki maksat muhabbet olsun!

Not: Sevgili Sinan, attan düşmeyi unutma…
Ne de olsa sporcudur hünkârımız!

.

Hiç yorum yok: