bir şair vardı, öğretmen

10 Mart 2024

İstanbul'dan Amasya'ya...


"Dalgalandım da duruldum..." Müzeyyen Senar söylüyor.
İnanın yüreğimin ta derinliklerine işliyor.
Yine akşama yolculuk başladı, yine duygu dolu saatler.
Evet, bedenim yorgun ve yaşlı…
Ya ruhum?
Kafir beynimi rahat bırakmıyor.
Alttan alta hâlâ aşk peşinde.
Neyse ki onu dinlemiyorum…
Yoksa kim tutar beni(!)
Şaka bir yana, yaşlılıkta hatıralar işe yarıyor.
Bozdur bozdur yazıya dök.
Gez İstanbul’u, Adalar’a uzan…
Mimozalar topla, erguvanlar altında şiirlerle yaşa.
Aşiyan’da Orhan Veli, mezarı buram buram gençlik kokuyor.
Az ilerisinde Yahya Kemal, son faslın nağmelerinde
aşk yaşıyor.
Yelkovan kuşları yine Boğaz’da martılarla kanat çırpıyor.
Çamlıca uzun boyuyla tepeden bakıyor aziz İstanbul’a.
Ancak gözleri yaşlı, bağrına dikildi altı minareli cami.
Oysa minik ormanlarıyla o ağacın altıydı.
Neyse, oradan geçtik Amasya’ya.
Doğduğum topraklara.
Bir iki tur attım ırmak boyunca.
Çınar ağacının komşusu Örnek Otel’de yer ayırttım.
Şehrin göbeği sayılır, her tarafa yakın.
Bir çırpıda uzandım Selağzı’na…
Önce Kale’yi selâmladım, sonra Mahzen’i ziyaret ettim.
Gençlik yadigârıdır mekân, bir yirmilik rakı söyledim…
Peşinden açtım muhabbeti, bilhassa muhacir hikâyelerini.
Muhakkak ki katılan olacaktır.
Yad etttim Süer kardeşleri, Selim Salim amcaları.
Nurlar içinde yatsın aziz hemşerilerim.
Meyhane kültürünü Amasyalılara öğrettiler.
İtibarı taşırmadan da hesabı ödeyip ufak ufak müsaade istedim.
Hükümet köprüsü beni bekliyor.
Irmağı, Gümüşlü camisini seyrettim doya doya.
Yok olan mahalleme el salladım, çünkü çocukluğum gençliğim
orda saklı.
Fazla duygusal olmanın lüzumu yok, gözyaşlarımı içime akıtıp,
yoluma devam ettim.
İstikâmet İlâankaya üzerinden Kuş köprü.
Ama yol üzerinde inşa edilen Hilton otelinin duvarına işemeyi
ihmal etmedim…
Biliyorum ki kesinlikle sağ omzuma sevap yazılacaktır!
Ayrıca yitip giden parkları için ah eden hemşerilerimi de
desteklemiş olurum.
Bu arada aktif olan Kumacık hamamına girdim…
Havlet sonrası kese ile ilif iyi gider.
Sonra selin getirdiği taşın yanındaki yoldan Savadiye’ye çıktım.
Ulu Mama beni bekliyor, istavroz çıkartmasam da ayazmasından
su içmeyi unutmadım.
Çok uzaklarda yaşayan Ermeni ahpariglerimi de selâmladım.
Evet, bugünlük bu kadar hasbıhal yeter.
Ramazan süresince Amasya gezilerime devam edeceğim.
Yeter ki sayfamızı takip etmeyi sürdürün…
Ki hatıralar zenginleşip yazıya dökülsün.
Ne demişler: “Söz uçar, yazı kalır.”…
Hele de mevzu Amasya olunca gerisi teferruattır.
Nokta!
İstanbul’dan canım memleketime gani gani selâmlar.
Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: