bir şair vardı, öğretmen

01 Temmuz 2020

Bekri Mustafa'nın penceresinden...

Macit CÜNÜNOĞLU








Sizler de bilirsiniz, yargının üç ayağı vardır.
Birincisi iddia makamı, yani savcılık.
İkicisi savunma, avukatlık
Sonuncusu da karar mercii, o da hâkimlik.
Savcı, hâkim bir anlamda devlet memurlarıdır.
Her ne kadar bağımsız olmaları mecburiyse de Ankara’dan tayin edilirler.
Dolayısıyla siyasi iktidarla direkt temasları vardır.
Ayrıca Fetö tezgâhıyla bu husus ayan beyan ortaya çıkmıştır.
Fakat avukatlık müessesi bağımsız meslek grubuna girer.…
O nedenledir ki devlet himayesi dışında örgütlenme imkânı bulmuşlardır.
Bu durum da BARO gerçeğini karşımıza çıkartır.
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de saygın kurumlardır.
Sesi duyulur, sözü dinlenir, özetle itibarlıdır.
Bünyesinden Feyzioğlu gibi çürük elmalar çıksa da genel anlamda
muhalif kimliğiyle demokrasi ve özgürlük mücadelesinde en ön safta
yer almışlardır.
Bu durum da iktidarları fevkâlâde rahatsız eder.
O zaman pasifize ederek kurtulmak gerekir.

Gelelim AKP’nin son hamlesine, daha doğrusu Saray’ın arzularına.
Büyük Reis diyor ki BARO’ları bölüp çoklu sisteme geçelim.
Mümkün mü?
Neden olmasın, zaten muhteremin her dediği oluyor.
Meclisin seçkin üyeleri âdeta Saray muhafızı.
Bir önergeyle işlem tamam!
Vaziyet bu merkezde değerli dostlar.
Avukatlar istediği kadar yürüsün, bir kere kurt kuzuyu yemeye niyet etmiş.
Hâl böyle olunca yemişim demokrasiyi, yemişim insan haklarını.
Zaten çivisi çıkmış bir toplumda hukuksuzluk vaka-i adiyeden kabul edilir
hâle geldi.
Çok merak ediyorum, Demirtaş yıllardır mahpuslarda niye sürünür?
En son Kaftancıoğlu’na verilen mahkûmiyet cezası, olacak iş mi?

Of offf!
Bu memlekette yaşamak ne kadar sıkıntılı.
Bir de kıdem tazminatı meselesi var.
İşçi sınıfının, emekçilerin vazgeçilmez hakkı.
O da topun ağzında.
Budanır mı budanır, dikensiz gül bahçesi yaratmanın zaten temel kuralıdır.
Ezip geçeceksin ve adına da “İleri demokrasi” diyeceksin!
Hatta Batı’nın bizi kıskandığını iddia edeceksin.
Ancak işin dayanılmaz tarafı seçmenin oylarını da toplayacaksın.
İster istemez mazoşizmi çağrıştırıyor.
Yoksa necip halkımızın hasletlerinin başında mı geliyor?
Yetmiş yaşıma geldim, bu mevzuyu hâlâ çözemedim.

Son olarak da muhalefet cephesine bakalım mı?
Veya hiç elleşmeyelim mi?
Kemal bey düşmüş kendi derdine, koltuğunu sağlamlaştırma peşinde.
Asena Meral’den söz etmeye hiç gerek yok, milliyetçiliğin
Millet İttifakı içindeki versiyonu.
Bu kadar renkli portföy arasında HDP de çırpınıp duruyor, ama nafile.
Öyleyse işimiz kaldı Mustafa Bekri’ye!
Ve dinci faşizm adım adım geliyor...
Benden söylemesi dostlar.

Hiç yorum yok: