bir şair vardı, öğretmen

16 Ekim 2015

Yeter ki gülümse!

Macit CÜNÜNOĞLU

 

 
 
Sıkıntılı bir ülke olduk, acı çektiren.
İzlanda'yı yenip Fransa'ya gitmek bile mutlu etmiyor...
Yemişim futbolu, alt üstü doksan dakikalık heyecan.
Hayat öyle mi?
Resmen Ortadoğuluyuz; her yerde olay ve kan.
Ne hazin!

Hâlbuki yirmi birinci yüzyıla dair hayâllerimiz vardı...
Özellikle İstanbul'da...
Metrolar, yeşil alanlar, gülümseyen yüzler...
Hepsi şakaymış...
Yaşadıklarımız hengâme, korku, endişe...
Başka bir şey değil.

Aslında kutsal topraklar netameli...
Bir de demezler mi "peygamberler diyarı"...
Tanrısal berat taşıyan üç adam: Musa, İsa, Muhammed...
Belki de insanlığın kaderi!
Bir de Uzakdoğulular var...
Örneğin Buda, Tao, Brahma, Konfüçyüs....
Bunlarda insan...
İlahî belgesi olmayan...
Ve milyarları peşinden sürükleyen...
Cennet, cehennemsiz...
Nirvanaya yürüyen.

Hep söyler yazarım...
Yoksulluğun iki kalesi vardır...
Birincisi "din"...
İkincisi "milliyetçilik"...
Al birini vur öbürüne...
Yeryüzünün baş belâsı...
Kötülüklerin, düşmanlıkların anası, babası!

Lâkin yaşadığımız topluma anlatması güç...
Ulusalcısı sosyal demokrat...
Sosyalisti Türkçü ve de Kürtçü...
T.C. logosu taşıyan Ermeni bile var...
Ateistin en kralı da Alici...
Sorunlu ülkeyiz sorunlu; baştan aşağı...
Çünkü insan olmak zor...
Hele de dünyalılaşıp evrene karışmak...
Hepsinden zor!

Yine de umut var...
Eksiği gediği rötuşlayıp yarınlara sarılmak...
Güneşin doğacağı günleri beklemek...
Sevdalanmak, âşık olmak, şarkı söylemek, türkü çığırmak...
Ve haykırmak...
Sonsuzluğa...
Var olabilmek...
İşte hayat...
Her şeyden güzel.
Yeter ki gülümse!

Hiç yorum yok: