Güneş sıcaklığını iyiden iyiye hissettirmeye başladı.
Amasya’da çağlalar, erikler çiçeğe durmuştur.
Ya Yeşilırmak, karların erimesiyle birlikte sakin
suları coşmaya başlamış mıdır?
Yoksa gözyaşlarını içine dökerek sessiz yolculuğuna
devam etmekte midir?
Çünkü modern dünyanın(!) tahribatından en çok O
etkilenip nasibini aldı.
Önce suları azaldı, sonra yol arkadaşları salkım söğütler
terk etti…
Bir de adını aldığı yeşil rengi kalmadı, mutasyona uğrayıp griyle arkadaşlık etmeye başladı.
Ya balıkları?
Çamur deryasında nesli tükendi, kaytan bıyıklı Ilganus
dinozorlar kategorisine terfi etti.
Canım benim, Amasyalı her çocuğun yüzme hocası…
Yeter ki evdeki otoritenin çemberini kır, kıçında
kara donunla yeşil sularına körpe bedenini bırak.
Nasıl olsa, bir iki aya kalmaz kulaç atmayı öğrenirsin.
Tabii ustalıkla, çünkü dalgalara karşı durmayı çocuk
yaşta öğrenmeye başlamışsındır.
Bu da gelecek hayatında özgüvenli, özgür düşünceli olmanın kıymetli referansıdır.
Bu nedenle Amasya deyince ilk aklıma gelen Yeşilırmak’tır.
Vadinin can suyu, geçtiği coğrafyada tarihin
başlangıcıdır.
Ayrıca durduk yere mi krallar mezarlarını yalçın kayalara yaptırdılar?
Manzara eşsiz, bağlar bahçeler sonsuz…
Tam orta yerinden geçen Yeşilırmak, akarsuların en güzeli, yeşil gözlüm benim.
Ne de olsa ben de bu toprakların çocuğuyum,
İlâankaya mevkiinden aldığım yüzme diplomam
hâlâ evimin duvarında asılı, şeref belgemdir!
Evet, yine bahar geldi.
Memleket hasretim depreşti.
Oysa ayrılalı yarım yüzyılı geçti.
Ama İstanbul ile evlendim.
İlk coğrafi aşkım, sevgililerimin anavatanı…
Bu nedenle bolca nikah masasına oturdum…
Hepsi İstanbul doğumluydu.
Fakat üç çeyrek asırlık ömrüme rağmen Amasya
her daim aklımda, gönül bahçemin başköşesinde
Demek ki memleket aşkını Yeşilırmak sağlam
kodlamış bedenime.
Zaten o aşk da beni çocukluğuma, gençliğime bağlıyor.
Bu arada en son sekiz yıl önce Amasya’yı ziyaret ettim.
Seksenli yıllarda doğduğum evin, sokağımın mahallemin (Gümüşlü) barbarca yok edildiğini biliyordum…
Geriye de ne kaldı derseniz?
İki tek attığım Kulüp de yok, sizlere ömür…
Yeşilırmak’ın hâli de malûm…
En iyisi İstanbul’da kalmak…
Ve Ekrem İmamoğlu’nu Eyüp Sultan Camii’nden
“ya tutarsa” temennisiyle ülkenin yarınlarına uğurlamak.
Biliyorum ki zurnada peşrev olmaz!
Macit CÜNÜNOĞLU