bir şair vardı, öğretmen

18 Aralık 2024

DOSTLUK ve TATİ



Uzun zamandır seyahate çıkamadım.
Zaten asgari ücret seviyesindeki emekli maaşım da
gezmeme imkân vermiyordu.
Kader utansın diyelim yolculuğa başlayalım.
Değerli ve kadim dostum Bahattin Baha Tekman’dan
davet aldım…
Tabii balıklama atladım, ver elini Antalya.
Atmış yıllık dostum aslen Turhallı, Tokat Öğretmen Okulu’nda
başlayan kardeşliğimiz uzun yıllardır devam ediyor..
Öğretmen emeklisi hocam Antalya’ya yetmişli yıllarda
yerleşmişti ve onca sürgüne rağmen bu kenti terk etmedi.
Başarılı işletmecilik de yapıp hayata üst seviyede tutundu.
Eh, hâl vakit iyi olunca beş yıldızlı konfora eşit ağırlanma
fırsatı bulduk.
Sağ olsunlar, var olsunlar; karı koca bizi dört dörtlük
misafir ettiler.

Şimdi gelelim dostluğun kıymetine:
Dost, uzakta olsa bile yakınımızda hissedebildiğimiz,
en soğuk günde dahi ruhumuza verdiği sıcaklıkla ısınabildiğimizdir.
Karanlıklarımızı, kara bulutlarımızı dağıtan, benliğimizi aydınlatan dostumuzun değerini bilmeli, gerçeğini sahtesinden ayırabilmeliyiz.

Dost, yanında yüksek sesle düşünebildiğimizdir. (Emerson)
Ondan ayrılınca üzülürüz; çünkü “ayrılık gerçek dostlar için mihenk taşıdır
(La Cordaire).
Dostuna özveri göster, bencillik etme.
“Bencillik dostluğun zehiridir ( Balzac).
Kendimize verdiğimiz en güzel hediye olan dostluk (Stevenson) güvensizliğin başladığı yerde biter (Epikür).
Gerçek dostluk karşılıklı güvenle sağlamlaşır.
Bakma sen “güvenme dostuna, saman doldurur postuna” diyenlere.
Sahte dostlar için söylenmiştir bu söz.

Evet, Antalya ülkemizin müstesna kentlerinden biri.
2004-2009 yılları arası beş yıl yaşamıştım.
Dört ayı aşırı sıcak geçen süreyi hesaba katmazsanız
cennetten bir köşe.
Tabii nüfus üç milyona dayanmış, göç alan illerin başında geliyor.
Lakin âdeta Ukraynalı ve Rusların işgaline uğramış gibi
görünüyor.
Çarşı pazarda fiyatlar artmış, konut kiraları İstanbul ile
yarışır hale gelmiş.
Bu arada satın almak için gözüme bir ev kestirdim, (şaka şaka)…
Müteahhit firma ile görüştüm, 130 metre kare daireye
1 milyon 800 bin Euro fiyat çekti.
Gerisini siz düşünün.
Yine de deniziyle, tarihi dokusuyla yaşanılası bir yer.
Fakat dikkatimi çeken en önemli husus çarpık yapılaşma.
Parti ayırımı yapmaksızın tüm belediye başkanları
şehri yüksek katlı binalarla betona teslim etmişler.
Örneğin Antalya’nın gözbebeği, vitrini Karaoğlan parkı
bakımsızlıktan, ilgisizlikten çöplüğe dönüşmüş;
gezi yolları kırık dökük parkelerle çirkinlik manzarası sergiliyor.
Çok merak ediyorum, iki dönem üst üste seçilen
Böcek efendi çevreciler tarafından hiç uyarılmıyor mu?

Neyse, on günlük tatilin sonucun da anavatan İstanbul’a
döndük, elbette Tekman ailesinin misafirperverliğini
yad ederek…
İyi ki varlar.

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: