Yirminci yüzyıl on dokuzuncu yüzyılın değerlerini nasıl tükettiyse, iktidarlar ile yerel yönetimler de siyasetin üstün çabaları(!) ve rantın vahşi cazibesi uğruna Amasya’nın tarihsel dokusunu yerle bir etti.
Gerekçeleri çok basitti: Hızlı göçler sonucu artan nüfus artışı, dolayısıyla da imara açılan kadim mahalleler.
Ve ortaya çıkan çirkin manzara.
Tabii bu saatten sonra yazıp çizmenin, eleştirmenin kimseye bir faydası olmayacak, ayrıca geriye dönüşün de mümkün olmadığını bilerek yine de duygu ve düşüncelerimi tarihe not düşmek adına yazıyorum.
Şöyle ki başta doğup büyüdüğüm mahallem Gümüşlü olmak üzere Yakutiye, Mahmet Paşa ile Prinççi yok artık.
Yalnızca geçmişin ruhunu taşıyan Hatuniye ile bir kuple Sofular nostaljik değerini koruyan lokasyonlar olarak varlığını sürdürüyor.
Kafi mi?
Ne yapacaksınız: İçimiz yana yana “Yetmez ama EVET” deyip zaman tünelinde ilerliyoruz.
Yine de elde kalan bakiye fena değil.
Beş on cami ile türbeler, medreseler, mahalleler derken 8500 yıllık müstesna şehir hâlâ mücevher özelliğini koruyor.
Yani Yeşilırmak vadisi yine bölgenin çekim merkezi,
kalesiyle, kaya mezarlarıyla Amasya turizmin göz bebeği illerin başında geliyor.
Lâkin vizyoner bakış açısına ihtiyaç var.
Kentin asırlık parkını işgal edip Hilton’a peşkeş çekmek akıl kârı işler değil.
Ayrıca kente bir fayda da sağlamaz.
Çünkü çağımızın turizm anlayışına göre tarih yeşille buluştuğu zaman bir anlam taşıyor.
Bir de şehrin tam orta yerine (Selağzı) TELEKOM binası
dikmek marifet değil, olsa olsa görgüsüzlüktür.
Tabii tüm bu ve buna benzer mimari dokuda estetik kaygılar aramak kösenin sakalının çıkmasını beklemektir.
Çünkü çevrecilerin, mimarların sözünün geçtiği Kent Konseyi yok.
Gelecek sadece rantçı düşüncenin arzuları doğrultusunda plânlanıyor.
Bu da güzelim kentin yaşam alanlarını daralttığı gibi,
gelecek nesillere miras olarak betonla donanmış koskoca bir köy bırakılmasının yolunu açacaktır.
Evet, gerçek kentlilerin, Amasyalılık ruhunu içselleştirmiş dostlarımızın durumdan ne kadar üzüntü aldıklarını hissedebiliyorum.
Ancak sesleri pek çıkmıyor, çıksa da duyulmuyor.
Daha doğrusu rantçı müteahhitlerin, bezirgan siyasetçilerin gölgesinde kalıyor.
Ve ülkemiz gibi “Büyüklere masallar” teranesiyle ömrümüz geçip gidiyor.
Son söz olarak da genç başkan Turgay beye sesleneceğim.
Çorba dağıtmakla bir yere varamazsın sayın başkan.
Eğer kalıcı olarak hizmet etmek istiyorsan İstasyon’dan Hacılar Meydanı’ından Ayvasıl’a Tatarlar’a kadar tramvay yolunu döşe, bak o zaman itibara…
Adınız anında efsane Başkan’a çıkıp “Asfalt Naci”yi de sollarsınız ve Tramvay Sevindik diye anılıp tarihe geçersiniz.
Okey mi genç arkadaşım, lütfen önerimi kulak arkası etme.
Seni seviyoruz, kalbi muhabbetle de gözlerinden öperim.
Macit CÜNÜNOĞLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder