“Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” diye diye… Yer altına, karanlık tünellere, dipsiz kuyulara, kör mezarlara indik. Ve toprak utandırmadı insanı, kara talihli nefesleri bağrına bastı. Evet, unutalım tanrım, unutalım… Her acıyı, yitirdiğimiz onca insanı. Baba, ana, kardeş, eş, dost, akraba, arkadaş… Ayrıca şart mıdır tanımamız? Bir de evlat acısı, düşmanıma tattırmasın… İnsan yaşadıkça parçalanacak yürek, ağlayacak.
Yıl 1871 İşçiler yürüyordu Paris’te Ellerinde kızıl bayraklar Makinalar parçalamıştı bedenleri, kopuyordu parmaklar Adına endüstri devrimi diyorlar Daha yolun başlangıcı Acemiydi makinalar, toydu, kabaydı, nobrandı, hoyrattı. Sancılı, acılı yüzyıl İnsanlığın baş belası kapitalizm doğuyordu. Kanla, feryatla, isyanla!
Üretiyordu emek, sermayenin gözü aç… Milyonlarca işçi toprak altında, makina başında Üretiyordu gece gündüz demeden Adına vardiya demişlerdi, yığınlar halinde Doymuyordu vahşi sistem Ekmek parasına, aş uğruna çalışmaya hazır milyonlar Üretiyordu işçi, ağlayan yürek ile.
Parçalanan ellerden akan kan dokuduklarını boyamıştı Kızıl çıkıyordu tezgâhtan kumaş Aradan yıllar geçti, yıllar geçti… Alın teriyle harmanlanmış kan dokunan kumaşın rengiydi.
Ve başkaldırdılar, isyan ettiler… Ellerindeki kızıl bayraklar üniformaları oldu… Yürüdüler iktidara Yıl 1871 Adına Paris Komünü dediler… Yenildiler, kurşuna dizildiler, yüzlerce şehit verdiler İnsanlık tarihine “emeğin en yüce değer” olgusunu kazıdılar.
Bizim toprakların böyle hikâyeleri yok… Aradan yüzyıllar geçmiştir Enerji kara elmas, kömürdür Karadon’dur, Çeltek’tir, Soma’dır… Ve binlerce hazin manzaramız vardır… Gözyaşıyla yıkanmış, acıya boğulmuş, çığlıklardan beslenen… Bitmez tükenmez 1001 gece masalları Karanlıktır, Şehrazat’sızdır!
Toprağın altı nemli ve tehlikeli… Ölüler diyarıdır, çatlaklar da genç cesetler… Onurlu emeğin mücadelesi gizlenmiştir dehlizlere Yirmi birinci yüzyıl da ekmek parasına kavuşmak zordur. Yeryüzünde milyonlar toprağın altı için sıra bekler Ve bu ülkeye çağ atlamış ileri demokrasili TÜRKİYE derler.
Hukuksuz, adaletsiz, örgütsüz, sendikasız, esaretin kapıda beklediği ülke… Yer altı vizesi serbest, ölmek kader, sürünmek fıtrat… Konuşmak yasak, her türlü ifade özgürlüğü yasak… Ve hepsinden önemlisi, DÜŞÜNMEK YASAK! Ve burası TÜRKİYE’dir… Sultanın, sadrazamların, hamam oğlanlarının yönettiği ülke… Madencinin, emeğin sesi çıkmaz… Bir bayrağı bile yoktur yürüyecek… Kan damlar yüreğinden, kızıl kan… A’slolan kapkara yaşam, zindan karası, kömür karası… Ve şairin dediği gibi: “Zor iştir kazanmak, ekmek parası.” Ağla ülkem ağla, sen de ağla millî irade… Yalnız unutma ki, ölüm kader değildir!
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder