Sanki masal dünyasında yaşıyoruz.
Hikâyeler var gerçek değil, kahramanlar var hiç yaşamamışlar.
Bilgiye ulaşmanın metotları değişmiş, belge dokümanın hükmü kalmamış…
Kulaktan duyulanlarla düşünce dünyamız, hayat görüşlerimiz oluşuyor.
En kötüsü de önyargılar tarih karşısında objektif bakış açımızı engelliyor.
Ama farkında değiliz.
Taktığımız at gözlükleri öylesine bağımlılık yaratmış ki, empati yeteneğimizi
köreltmiş.
Tüm bunları niçin mi yazdım?
Evet, bilgi sahibi olmadan fikir üreten insan sayısı toplumda her geçen gün
maalesef artıyor.
Ama her konuda, tamam; halkımız iyi bir futbol
yorumcusudur, bu özelliğini anladık…
Ya tarih mevzularına ne demeli?
Şaşılacak derecede görüş zenginliği var!
Hatta o seviyede ki, mevzu Sümerlerin Türk’lüğüne kadar varıyor!
Tabii beyinsel dokular milliyetçilikten beslendiği ölçüde de Kızılderililerin Türk’lüğü
bile tartışılıyor!
Hâl böyle olunca entelektüel düzey yerlerde sürünüyor.
Sanılıyor ki “Tarih” dediğimiz geçmişin yazılı metinleri futbol taraftarı gibi
bizi kamplara bölüyor.
Evet, maalesef de bölüyor.
Çünkü resmi ideoloji baştan aşağı yalan üzerine kurgulanmış…
Karşımıza kutsanan, kusursuz bir devlet anlayışı çıkıyor…
Ama her alanda, 1915’de, Koçgiri’de, Dersim’de…
Yapılan katliamların haddi hesabı yok.
Tarihi gerçekleri sergileyince yaygara kopartan çok.
Sanırsınız ki itirazcıların pek çoğu Bardakçı zadenin rahle-i tedrisatında
yetişmiş!
Normaldir, her yerde onlar var.
Okullarda, kitaplarda, televizyonlarda ve siyasette…
Tek tahammül gösteremedikleri “akıl”.
Ancak bugüne kadar “tarih” diye
anaokulundan başlayarak okutulan eksik ve yanlış geçmiş hikâyelerin, söyletilen
marşların, çocuktan, yetişkin kişiye kadar toplumsal bellekte yarattığı derin
tahribatı görmezden gelemeyiz.
Bu tahribat iledir ki; hafızası boşaltılmış ve yeniden yüklenmiş, hakikati
öğrenmekten ve hatırlatılmasından korkan, hamasete tapan insanlar yetiştirilir,
yetiştirilmiştir, yetiştirilmektedir.
Bu yolla yetişen, kendine benzemeyenden nefret etmeyi
“vatanseverlik” diye beller.
Nefret, vatanseverlik ve “milli birlik-beraberlik” için olmazsa olmaz kabul
edilir!
Eşit haklı yurttaşlar olarak, başka din ve dilden
insanlarla bir arada yaşamayı istemek “ihanet” sayılır!
Macit CÜNÜNOĞLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder